12 Aralık 2018 Çarşamba

Evliliğe özlem

Bu sıralar daha çok güzel günlerimiz aklıma geliyor, o güzel zamanları geri istiyorum. Hayalimde yaşatıyorum, tekrar tekrar yaşıyorum. Güzel olan sarıyor beni, keşke hiç bitmeseydi diyorum. Hani olur belki, bir yol bulunur da dönebilir miyiz o günlere diye düşünüyorum.

Sonra sahne değişiyor, yaşadığım travmalar bir bir gözümün önüne geliyor. Artık bir tanesini bile yeniden yaşamak istemem.Güzel günlerin üstü sisle kaplanıyor. Sanki sadece hayaldi yaşananlar. Hiç gerçek olmadı gibi geliyor. Sevmemişim, sevilmemişim gibi hissediyorum.

İki ayrı insan var hayalimde duran, ikisi aynı kişi. Birisi bana sevgiyle yüreğini açıyor, diğeri öfkeyle canımı yakıyor.

Biri bana özlem duyuyor, seviyor, gülüyor, birlikte olduğu için mutlu. Diğeri eleştiriyor, değiştirmek istiyor, hakaret ediyor, aşağılıyor, duvar örüyor, cezalandırıyor.

Biri tutuyor elimden herşey yoluna girer, su akar yolunu bulur diyor. Diğeri herşey için beni suçluyor.

Biri sevincini, heyecanını, hayatını benimle paylaşmak istiyor. Diğeri herşeyi kursağımda bırakmayı çok iyi biliyor.

Biri senin mutluluğunu istiyorum diyor, diğeri ben senden daha önemliyim, daha üstünüm sadece benim dediğim olacak diyor.

Biri beni etkiliyor, yüreğime akıyor, iyiki var dedirtiyor. Diğeri hoyrat, gözü dönüyor, kalbimi paramparça ediyor, olmasa daha iyiyim dedirtiyor.

Biri bir bakışımdan derdimi anlıyor. Diğeri duyarsız, dünyayı yıksam anlamıyor, duymuyor.

Belki o da benim için aynı şeyleri düşünüyor, bilemiyorum.

Bildiğim şu ki, benim sevdiğim, gönlümü verdiğim adam birincisi. İkincisi de toplumun ondan olmasını beklediği kişi. Şimdi siz koyun ikisini bir araya. Bakalım işin içinden çıkabilecek misiniz?

Öğreniyorum

Öğreniyorum. Kendi ayaklarımın üzerinde durmayı. En baştan yapmam gerekenin ne olduğunu ancak şimdi anlayabiliyorum. Neleri ne için feda etmem ve feda etmemem gerektiğini anlamaya başlıyorum. Yol arayıp yol bulmayı, farklı yollar denemeyi, hiç gitmediğim yollardan gitmeyi, sürpriz yollara kapı açmayı öğreniyorum.

Yardım istemeyi öğreniyorum, muhtaç olmanın kötü bir şey olmadığını, veren el olurken yaşatmaya çalıştığım minnet duydurmama hissine şimdi karşı taraftan bakmayı öğreniyorum.

Yalnızlığı yudum yudum yaşamayı öğreniyorum. Bekarlığa alışmak nasıl birşeymiş öğreniyorum. Yalnız uyumaya ne ara alıştım, inan bilmiyorum. Belki yanımdayken yaşattığı yokluk hissi alıştırdı.

Olmayanı çözmeye çalışıyorum. Neden bağ kuramıyorum diye. Olmayanı anlamaya çalışıyorum. Bir gün olur mu diye merak ediyorum. Çocukken kaybettiğim aidiyet hissim geri gelsin istiyorum, ama onu bulmak için içimdeki duvarları da yıkamıyorum. 30 senelik ömür, kır zincirleri, çık o kendine biçtiğin kalıptan diyorum yapamıyorum. Ne kadar yerleştiyse şemalarım, kendi kendime değiştiremiyorum.

Kendi tahammülsüzlüğümden korkuyorum. Bağ kuramamanın beni nasıl bir insan yaptığını görüyorum, bu da içimi acıtıyor. Böyle biri olmak istememiştim. Daha da vahim olur mu durumum, bilemiyorum.

Tek bildiğim, yaşadığım sürece öğreneceğim çok şey var.

2 Ekim 2018 Salı

Bekar kadının hayatı

Bekar kadının hayatı böyle mi olmak zorunda?
Hep muhtaç mı olacağım birilerine?
Hep yapamazsın tek başına mı diyecekler?
Hep boyun mu eğmek zorundayım?

O kadar çok şey aldı ki benden bu ayrılık. Kimseye anlatamıyorum.
Ancak artık kimseyi suçlamıyorum.
Zamanında evlenme kararı alan bendim, bir ömürlük evlilik, nasıl göz göre göre bu yola girdim...
Boşanma kararını alan da bendim, bir ömür ayrılık, göz göre göre bu yola da girdim.
Kolay olmayacağını biliyordum. Yine de bu kadar yalnız kalmak istemezdim.
Bu kadar çok şey feda etmek istemezdim.
Artık kim olduğumu bilmiyorum desem kim anlar ki beni?

Gerçekten artık mümkün durmuyor gözümde hiçbirşey.
Kendime ve kızlarıma bir gelecek kurabileceğime inanmıştım.
Şimdi kolum kanadım kırıldı, yolumu bulamıyorum.

Mümkün olacak mı bir gün, hayallerim gerçek olacak mı?
Yoksa özgür olmaya çalışırken daha da çok mu batacağım?

Bu kış da böyle geçecek, çok sert, çok yalnız, çok amansız.
Peki bu sert kışın içinde güzel olan şeyleri görebilecek miyim ben?
Mutlu olmanın yollarını bulabilecek miyim?
Elimdekilere şükredebilecek miyim?

Ne olmak istediğim kişi olabiliyorum, ne yapmam gerekenleri yapabiliyorum.
Çaresizim, çare benim biliyorum ama yine de çaresizim.

6 Eylül 2018 Perşembe

Attila İlhan – Ayrılık Sevdaya Dahil


1.
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
2.
rüzgar
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
3.
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sahili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
4.
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
5.
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hala içimizde o yanardağ ağzı
hala kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız

5 Eylül 2018 Çarşamba

Öfke

Öfkelenmeyi birilerine ya da kendine kızmayı bırakınca hafifliyor insan. Zaman genişliyor. Artık herşeye yetecek kadar vaktim var. Canım yanıyor ama biliyorum bu sadece yaşanması gereken bir duygu. Geçecek ve eminim geleceğe hazırlıyor. Bu hafta değiştim. Sanırım iyi oldu. Şükür... 


15 Ağustos 2018 Çarşamba

Unutmak olmasa

Unutmak olmasa hayat ne kadar çekilmez olurdu.
Şimdi evliyken yaşadığım sıkıntılar uçup gitti, sanki hiç olmamış, hiç yaşanmamış gibi bile geliyor bazen.
Hisler gitti, iyi kötü hatıralar kaldı sadece.
Şimdi ayrılık acıtıyor.
Acaba bir yolu var mıydı birlikte kalabilmenin?
Çok sorguluyorum.
Belki hep sorgulayacağım.
Yine de kendime de hak veriyorum. Onunla olabilmek için ödediğim bedeller çok ağırdı.
Olduğum gibi kabul edilmek,
önemsenmek,
değerli hissetmek istemiştim.
Olmadı.
Bazen kendimi anlayamıyorum, sanki bunlar küçük problemler gibi geliyor.
Ama değil, evliyken değil.
Aşıkken değil.
Birlikte olmaya çalışırken, hem bir hem ayrı hem biz olmaya çalışırken değil.
Boşanmak, çok şeyi değiştiriyor.
Dertler değişiyor en başta.
Yalnızlık omuzlarıma çöküyor.
Aşkı kaybetmek derin bir eksiklik duygusu oluşturuyor.
Boşanınca bitmiyor dertler, sadece başka dertlere dönüşüyor.
Bazen özlüyorum evli olmayı.
Bazen de oh mis artık kafam rahat diyorum.
En çok da kendin gibi birini bulup derdini anlatamamak koyuyor.
Sanki bir benim ayrılığı böyle yaşayan.
Niye ayrıldık ki?
Nasıl buralara geldik?
Aslında biliyorum tüm problemleri ve herşeyin ne kadar zor bir hale geldiğini.
Ama istememiştim böyle olsun.
Keşke böyle olmasaydı diyorum.
Hiç çıkamadım işin içinden, çıkamıyorum.

13 Ağustos 2018 Pazartesi

Yanlış mı yaptım?


Neler olacak daha neler göreceğiz bilmiyorum. Aklımda tek bir soru işareti: yanlış mı yaptım? Onca istediğim şey kayıp gitti ellerimden. Nerede yuvam nerede aşkım nerede sevgilim? Sanki ondan başka erkek yokmuş gibi dünyada. Ya da onsuz yuvam eksik gibi. İlk kez yaşadığım herşeyi düşünüyorum. Yıllarca gözlerinin içinden yüreğine bakıp da sonra herşeyi silip atmak imkansız. Ve şimdi karşılaşınca gözlerini kaçırmaktan başka çare yok. Ne eskisi gibi bakabilirsin ne de hiç geçmişin yokmuş gibi yapabilirsin.
5 yaş böcüğü ne anlar ki bizi bir araya getirmekten. Sanki görünce birbirimizi unutulmayanlar açığa çıkacak biliyor gibi. Ne iyi davranabilirsin ne kötü, ne samimi olabilirsin ne mesafeli. Acaba boş yere umut vermiş olur muyum diye düşünürken bir yandan da yüreğini yoklarsın gerçekten umut var mı diye. 
Çevreden yeniden evlenmekle alakalı çok söz gelir. Peki ama nasıl? Bir ömür göreceğin bir eski sevgili varken nasıl bakarsın bir başkasının yüzüne? Nasıl harmanlarsın iki ayrı derdi yüreğinde? Birinin kollarında yatarken diğeri gelmez mi aklına? Nasıl baş edersin? Belki olabiliyordur. Bir yolu vardır. Ben henüz mümkün göremiyorum. Ancak bir çılgınlık olur yeniden evlenmek. Yüreğinde bunca derdi taşırken bir yenisini eklemek. 
Ayrılık hep bir soru işareti ile yaşamak demek. Acaba o kararı almasaydım nasıl olurdu? Hiç çözemeyeceğin bir muamma. Sadece kader deyip çıkabiliyorsun işin içinden. Yoksa başedilmez başa gelenlerle. 
Olanda hayır vardır ne diyelim. Sağlık olsun...

4 Temmuz 2018 Çarşamba

Özgürlük üzerine

Özgürlük bedenle değil ruhla oluyor
Zincirlere vurulsan da dört duvar arasında kalsan da ruhun özgürse eğer tarifsiz bir mutluluk ve huzur hissedebiliyorsun. 
Doğruların ilkelerin varsa ve her durumda erdemli olmak için çabalıyorsan özgürsün. 
Dünyadaki tüm acıları hissedebiliyorsan sadece kendi küçük dünyana takılıp kalmıyorsan özgürsün. 
Ahlak nedir biliyorsan biraz özgüven ve bolca özşefkat sahibiysen insan olduğunun hata yapabileceğinin farkındaysan düşe kalka da yürüsen gözünü güneşe dikmişsen hedefin amacın idealin varsa bu dünyada özgürsün. 
Tüm duyguları olduğu gibi kabul edebiliyorsan acı tatlı herşeyi yaşamanın bir sebebi olduğuna inanıyorsan başına her gelene eyvallah diyebiliyorsan özgürsün. 
Yarının kaygısı yoksa gönlünde dünya sensiz de döner görebiliyorsan su akar yolunu bulur diyebiliyorsan özgürsün.

Dünyadaki en zengin insan olsan ya da en sağlıklı ya da en çok gezen ya da en yüksek makama sahip ya da en iyi kariyere eğer ruhun özgür değilse huzuru bulamazsın.
Herşey senin istediğin gibi olsa planların başarıyla işlese her isteğin yerine gelse doymayı bilmiyorsan ve sahip olduklarının ne kadar kırılgan olduğunun farkında değilsen hazır ol fırtına kapında.
Kendi çıkarların için ya da küçük dünyanda işlerini yoluna koymak için planlar yapıyorsan erdemli olmaktan vazgeçebiliyorsan doğru bildiğinden şaşıyorsan bedenin özgür olabilir ama ruhun asla.
Dünyada tek acı çeken sen değilsin bunu yüreğinde hissedemiyorsan ve geleceğin ne gibi acılara gebe olduğunu bilmediğin halde bu günkü acından sakınmaya çalışıyorsan özgürlüğünü acı çekmemekle değiş tokuş etmiş olabilirsin.
İnsan olmanın eksikliklerle dolu olmak olduğunun farkında değilsen hata yaptığında şaştığında kendini affedemiyorsan kendine şefkatli olamıyorsan düştüğünde kalkıp yoluna devam edemiyorsan kendini özgür bırakamazsın. Özgürlüğün getirdiği mutluluğu yakalayamazsın.
Ulaşmak istediğin bir amacın gerçekleştirmek istediğin hayallerin yoksa ordan oraya savrulursun sadece ruhunu besleyemezsin.
Olumsuz duygulardan kaçmaya çalışıyorsan bunu yaparken kendine haksızlık ediyorsan neden böyle oldu diye sızlanıyorsan içindeki gücü cesaareti ortaya çıkarmak yerine çaresizliğine acizliğine korkularına sığınıyorsan sen daha yüreğindeki zincirleri kıramamışsın demektir.
Hep yarını öbür günü yıllar sonrasını düşünüp planlar yapıyorsan ve başına gelenler bu planlara uymayınca yakınıyorsan dünya sensiz dönmezmiş boşluğun doldurulamazmış sanıyorsan her şeyin en doğrusunun sen varken olabileceğine inanıyorsan bunlar olmadığında nasıl yaşanır görmen gerekiyor demektir.

Özgür değilsen üzülme insan tutsaklığı da tatmalı onu da yaşamalı. Ki özgürlük kapıyı çaldığında onun kıymetini anlayabilsin. Bazen özgürlük bedenin tutsakken gelir sana ve ruhunun derinliklerinde hissedersin. Bazen sadece günün belli anlarında yakalarsın onu ve onunla mutlu olmayı öğrenirsin. Özgürlük aslında kendi egondan geçmek ve başka bir dünyaya açılmaktır. Unutma insansın ve bunu her an yapamazsın. Sadece özgürlük gelip seni bulduğunda tadını çıkarmalısın. 

Özgürlük yaşamaktır aslında. Yaşamak da zamanda olur. Özgürlüğünden vazgeçtiğinde zamanını tutsak edersin. İşine ailene evine isteklerine eşyaya tutsak edersin zamanını. Ne zaman ki bunları kenara koyarsın tek başına kalırsın ve sahip olduğun tek şey zaman olur, işte o zaman anlarsın zamanın ne kadar geniş olduğunu. Gün 30 40 saat olsun yetişemiyorum herşeye derken birden 24 saat geçmez olur. O an o vakti nasıl dolduracağın sadece sana kalmıştır. İstediğin kadar hayal kurabilir şarkı söyleyebilir dua edebilir hareket edebilir sadece oturabilir tavana boş boş bakabilir düşünebilirsin. Zamanını verdiğin onca şeyden arınınca ve zamanını sadece kendine vermeyi başarınca ya da buna fırsat bulunca anlarsın. O an özgürsün.

Her an özgür olamazsın ama fırsat kollamalısın. Ömründe bir ya da birkaç yıl belki, yılda bir hafta bir ay belki, belki ayda bir gün, günde bir saat herşeyi kenara koyup zamanını kendine ayırabilirsin. Eğer tutsak hayatına geri dönersen özgürlüğü ruhunda hissetmeyi öğrenmiş olarak döneceksin. Bu pahabiçilemez bir hediye olacak kendine verdiğin. Bunu kendine ver, boş zaman kendine verebileceğin en güzel hediye.

21 Haziran 2018 Perşembe

Ayrılmak ve barışmak

Bazen mümkün olabiliyor evet.

İnsanlar ayrı yaşıyor, birbirinin kıymetini anlıyor, sonra bir araya gelip mutlu oluyor.

Ama alternatifleri de düşünmek lazım.

Eğer aynı evin içinde yaşamak çok zor olacaksa aynı şehirde aynı semtte yaşasın insanlar mesela. Çocuklar sık sık görsün iki ebeveyni de. Ebeveynler de aynı evde yaşayıp birbirlerini üzmektense sağlıklı bir anne baba ilişkisi kursunlar. Herkes mutlu olsun.

Ya da uzakta olmak iyi gelecektir bazı anne babaya. Belki başka şehirde yaşamak daha iyi olacaktır. Belki iki taraftan biri veya ikisi tekrar aile kurmak isteyecektir. Belki ayrı dünyalarda minimum iletişimle yaşamak iyi gelecektir. Çocuklar da üzülseler de hasretlik çekseler de alışacaklar ve iki ebeveynini de mutlu gördükleri için iyi hissedeceklerdir kendilerini. Belki yaşananları geride bırakmanın, affetmenin tek yolu budur. Olamaz mı?

Ebeveynlerim ve ebeveynliğim

İnsan her türlü fedakarlığı özveriyi yakınlığı anlayışı annesinden bekliyor, babası hep ikinci planda kalıyor. Annemden çok şey beklediğimi fark ettim. Peki ya babam? O da ebeveynim değil mi? Ama o yapmadığı zaman pek de umursamıyorum. Bağlanmanın kaygılı da olsa bir tek anneyle gerçekleşmesinden mi anneyle daha yoğun olmasından mı kaynaklanıyor bilmiyorum.

Şimdi 30 yaşıma girdiğimde anlıyorum ki onlar benim ebeveynlerim. İkisinden beklentilerimi dengede tutmak benim sorumluluğum. Yoksa annemden fazlaca bekleyip hayal kırıklığına uğrarken babamdan beklemeyip onu önemsizleştirmek bana zarar veriyor. En azından ne yaptığımın farkında olursam annemden beklentilerimin gerçekleşmemesi durumunda yaşadığım hayal kırıklığıyla başa çıkabilir, babamla kuramadığımız bağın kör topal da olsa kurulması için, onunla konuşabilmek iletişim kurabilmek için çaba gösterebilir, olmadığı yerde ne yapalım ancak bu kadar oluyor diyebilirim.

3 çocuklu bir ailede anne tüm ebeveynlik rolünü üstlenirse 3 çocuğuna zaten yetemez mutlaka birşeyler eksik kalır. Babanın da elini taşın altına koyması gerekir, ama mecburen ama zorla. Şimdi biraz anlayabiliyorum annemle aramızda eksik kalan şeylerin sebebini. Her şey annem için çok ama çok fazlaydı. Yapabilmesi için yükünün azaltılmasına ihtiyacı vardı. Neticede o da kendi bağlanma öyküsü olan herşeye yetemeyecek olan sıradan bir insandı.

Büyümek acı verse de güzel şey. Neyi neden yaşadığını anlamak iyi geliyor.

Ben de iki çocuğuma birden yetemiyorum. Tek başına ebeveynlik yapmayı seçen benim ama yetemiyorum işte. İkisi ile de birebir vakit geçirmeye ihtiyaç var ve bu çok az olabiliyor. Birinin oyuna ya da 3Tye daldığı zamanları kollaman gerekiyor bazen diğerine birebir ilgi verebilmek için. Kardeşi var oynasın işte bana sarmasın desen de olmuyor. İkisi de sana sarıyor.

Bazen ikinci bir ebeveynin varlığını öyle çok arıyorum ki. En azından bir kişiye daha bağlansalar, bana da çok iyi gelecekmiş gibi geliyor. En azından hasta olduğumda biri duygusal ebeveynlik yükünü omuzlarımdan alabilse diye hayıflanıyorum. Ne yazık ki evliyken de bu olamadı. Evet sevdiler babalarını ama ağladığında yaslanacakları omuz olarak göremediler. Bunun sorumlusu kim benim ne kadar hatam var bunun olmamasında tam bilemiyorum.

En kötü yüzlerini sadece bana gösterdiler, ve hep ben kendimi kötü hissettim. Şimdi daha mı iyi, daha mı çok bağlılar babalarına bilmiyorum. Sanırım öğrenmem çok zaman alacak.

Şu yaşımda hala çok iyi geliyor annemle yarım saat baş başa kalmak. Kendimi dışlanmış ya da geri planda kalmış hissetmeden onunla olmanın yeri doldurulamaz. Keşke aynı duyguları babamla da daha yoğun daha çok yaşayabilsem.

14 Mayıs 2018 Pazartesi

Evli kalmak ya da kalmamak

Araştırmalar boşandıktan sonra eşler arasındaki sevgi bağının hala devam ettiğini gösteriyormuş.
Ama olmuyor işte, sevmek ve sevilmek yetmiyor bazen.
Değerli olduğunu hissetmek istiyor insan, eşinin gözünde biricik olmak istiyor.
Olmuyor.
Eksik kalan şeyleri bir bir hesaplıyorsun. Defalarca kendine bakıyorsun neyi farklı yapabilirdim diye.
Hep çıkmaz sokak, hep çıkmaz yollar.
Bir türlü mutluluğa çıkamamış ilişkin, bundan sonra çıkabilir mi?
Hep umut ettin, 5 yıl boyunca dönüp dolaşıp aynı yere gelmedin mi?
Yine de dipsiz bir kuyu işte, her tosladığın duvar daha çok acı veriyor. Acılar bitmiyor.
Ya evli kalıp acı çekeceksin, ya ayrılıp. Seç bakalım hangisini seçeceksin?
Acı çekerken de mutlu olmayı öğrendim ben. En azından ufak mutlulukları görmeyi.
Bana evliliğin en büyük katkısı bu oldu. Bir de kızlarım tabii ki.

4 Mayıs 2018 Cuma

Ayrılık üzerine birşeyler

Kızlar uzak kaldıkça özlüyor, daha çok özlüyor onu.
Ben ise gittikçe uzaklaşıyorum ondan. Kalbimdeki yeri küçülüyor. O'na bakışım değişiyor.
Ayrılık bir kor gibi. Hem de ne zaman ne kadar yakacağı belli olmuyor.
Yıllar geçtikçe daha çok acıtacak gibi.
Çocuklarımın benden ayrı bir ailesi var. İlerde eksik olabilecekleri herşeyi düşününce içim yanıyor.
Başka çarem var mıydı diye bakıyorum geçmişe?

30 Nisan 2018 Pazartesi

Yavru ahtapot olmak çok zor

Yeni kitaplarımız Yavru ahtapot olmak çok zor ve Ormanın en sıradan ağacı.
Severek okuyoruz her akşam yatmadan önce.
Yavru ahtapot Nino annesi ve babasıyla yaşıyor. Bak diyorum 2 numaraya bu annesi bu da babası. Hayır diyor, o babası değil dedesi.
Yavrum çekirdek aile anne dede ve çocuklardan oluşur biliyor.
Benim içimde korkular. Ya babasını babası bilmeyi unutursa? Oysa çok seviyor biliyorum. Babam babam diye dilinden düşürmüyor. Birlikte yaşamayınca çok şey değişiyor.
Yavru ahtapot olmak çok zor evet, peki o ahtapotun annesi olmak?
Yürek parçalanıyor da birşey yapamıyorsun.
O senin baban, ve hep öyle kalacak. Hep sevecek seni. Ama ben artık onun eşi değilim. Beni sevmeyecek, bana aşkım demeyecek, aramızdaki uçurumlar size ne yapacak peki? Siz kadın erkek ilişkisinin nasıl olması gerektiğini nasıl öğreneceksiniz? Bilmiyorum.
Tek bildiğim, bizim aramızdaki karı-koca ilişkisinin sağlıksız olduğu. Ve ben sizin bunu normal kabul ederek büyümenizi istemiyorum.
1 numara daha başka sorular soruyor. Ben büyüyünce kiminle evleneceğim, sen babamla evlendin o yüzden bir daha evlenemezsin değil mi? Doğru cevapları bulmakta zorlanıyorum. Ne kadar açıklamalıyım? Neyi söyleyip neyi söylememeliyim bilmiyorum.
Ah annelik...

10 Nisan 2018 Salı

Hayaller

Bebek görmeye gittik babamla. Kıskandım. Onlar hala bir arada. Denemek için, devam etmek için, birbirlerini mutlu etmek için milyonlarca şansları var. Benim yok. Ne eski evliliğime geri dönebilirim, ne yeniden evlenmeye cesaret edebilirim.

Yine de biliyorum ki aile olmak demek anne baba ve çocukların aynı evde yaşaması demek değil. Bir hayalim gerçekleşmedi, belki de hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Bu beni üzüyor bazen.

 Ama başka hayallerim var içimde beslediğim. Ben zaten aileyim, 2 kızım ve ben. Bu aileyi yaşatmak ve büyütmek için bir erkeğe ihtiyacım yok. İlk önce kendi ayaklarım üzerinde duracağım, kızlarımı yetiştirmek için uğraşacağım. Sonra bir yetime kucak açacağım. Elbet bir gün kuşlar yuvadan uçacak. O günleri görürsem o zaman ne yapacağımı bilemiyorum. Düşünmek için hala zamanım var, uzun yıllarım...

Yaşam koçluğu, doğum koçluğu da yapmak istiyorum. Liseli gençlerle de kariyer sohbetleri yapmak istiyorum. Umarım bir yolunu bulabilirim.

29 Mart 2018 Perşembe

Bir doğum deneyimi

İlk defa başka birinin doğumunda yanındaydım. Harika bir deneyimdi.

Zor bir doğum oldu. Ama doktorumuz ve ebemiz çok iyiydi. Hem çok güzel destek oldular hem çok iyi yönlendirdiler. Ben de ilk defa birinin elini tuttum. Hadi yapabilirsin dedim. 

Ve hayran kaldım. Nasıl güçlü olduğuna, nasıl dayandığına... Annelik ne demek doğumda anlıyor insan. Bir çocuk kolay dünyaya gelmiyor. Ve kolay büyümüyor. Bu çocuk da kolay büyümeyecek ama değecek.

Ve doğumdan sonrası. Tüm sıkıntıların geçip gittiği, tüm yüzlerin güldüğü, bir tek bebeğin ağladığı o güzel an. İlk kakası, ablasıyla ilk buluşması, ilk emmesi, ve tüm ailenin bir arada olması. Herkesin anne rahat etsin diye yardımcı olması, babanın anneyi ve ablayı doyurması, annenin iki evladını ayrı ayrı düşünmesi, onların üzerine titremesi...

Ayrılmak istemedim, bebeğe ve annesine mümkün olduğunca yardım etmek, ve o güzel yeni doğanı tekrar tekrar kucaklamak istedim. Yine de gün sonunda yolumu gözleyen iki kuzumun yanına döndüm. Benim yerim, benim ailem de orası...

27 Mart 2018 Salı

Evli misiniz?

Hukuken hala evliyim, çünkü boşanma davası henüz sonuçlanmadı.
Sosyal olarak bekarım, çünkü artık o benim eşim değil.

Ama bu soruya cevap vermek zor.

Doktora gittiğimde soruyor, evli misiniz?
Iııı...

En zoru arafta olmak.

Bitecek inşallah...

19 Şubat 2018 Pazartesi

Tatil

B: anne sen de bizimle gel hem tatil yapmış olursun
Anne: olur mu kızım benim okula gitmem gerekiyor
B: ama anne biz sensiz nasıl kalacaz
Çözmüş olayı, sonuçta benim de tatile ihtiyacım var...

Dönüm noktasında yoga

2 yıl oldu yogaya başlayalı.
Evliyken hep ağlayasım gelirdi girdiğim zor pozlarda. Hep bırakmak isterdim kendimi. İlişkimizi düşünürdüm hep, içim acırdı, aklımdan çıkaramazdım.
Şimdi poza daha iyi odaklanabiliyorum. Daha uzun süre sopa, daha derin burgu, daha dikkatli kalça açma (çünkü ödem var), aşağı bakan köpekte daha iyi omurga uzatma... Bedenime karşı farkındalığım daha yüksek, neyi yapıp neyi yapamayacağımı daha iyi seçiyorum ve kendimi olduğum gibi kabul edebiliyorum. Ve en güzeli ağlayasım gelmiyor, bu ruhumun iyileşmeye başladığını gösteriyor bana.
Kendi ruh sağlığımı korumak istediğim için ayrılık kararı aldım, evet böyle de çok acı çekiyorum. Ama değecek en azından, inanıyorum...

İyi ki iki kızım olmuş

İyi ki iki kızım var diyorum. İyi ki iki tane olmuş.
Şimdi kızlar 5 gün benden uzakta, onların yanında olamayacağım. Telefonla bile arayamayacağım.
Ama ikisi hep beraber olacak. Benim olmadığım, olamadığım yerde birbirleri için var olacaklar.
Kavga da etseler, sızlansalar da, birbirlerine kızsalar da birlikte olacaklar.
Önümüzdeki 15 sene böyle geçecek.
Ben arkalarından ağlarken, onlar benim dahil olmadığım diğer aileleriyle birlikte olacaklar.
Allah kimseye vermesin böyle bir durum. Hiçbir annenin yüreği böyle yanmasın.
Tabi ki daha beteri de olmasın ama bu kadarcık bile olmasın, düşmesin ateş yüreklere.

İnşallah bir kızım daha olacak, rahmimde değil bu sefer ama kalbimde büyüteceğim onu bu sefer. Elden geldiğince onun yüreğine su serpmek için uğraşacağım.

Haydi bakalım, 5 günlük sabır sınavına hoş geldin... Yine de şükür halimize, inşallah huzurla geçireceğim vakitlerim olacak çocuklarımla, 5 gün sonra...

18 Şubat 2018 Pazar

Hiç uğraşma, anlamazlar...

Çocuklar babasını özlüyor diyorum, sen de özledin herhalde diyor. Ya tabi pek bi mazoşistim. Özledim acı çekmeyi.
Çocuklar 5-6 gün kalıyor gidince, daha kısa daha sık olsa daha iyi olur diyorum. Aman ne güzel, hem sen kafanı dinle, hem annen dinlensin diyor.
Ara çocukların nasılmış sor diyor, yok artık daha neler diyorum.
Evli insana boşanmayı anlatmak çocuksuz insana çocuk sahibi olmayı anlatmaktan zor be kardeşim. Hiç uğraşma, anlamazlar...

31 Ocak 2018 Çarşamba

30 yaş


30 yaş insanın hayatında dönüm noktası gibi.

Beyin gelişiyor, düşünceler olgunlaşıyor. Kişilik olgunlaşıyor. Kendini tanıyorsun. Kendini ve insanları kabullenmeyi öğreniyorsun, olduğu gibi.

Cesur oluyorsun, sonunu bilmediğin bir tünele girebiliyorsun, dışarısı zaten karanlık olduğu için. Korkmuyor değilsin, korkularınla yaşamayı öğreniyorsun, ve diğer tüm hislerinle.

Ne istediğini biliyorsun artık, ve ne istemediğini. İradeni olduğun kadarıyla kabulleniyorsun.
Yapamadıklarını kabulleniyorsun, neyin neden olduğunu anlıyorsun.

20li yaşlar daha ürkek geçmişti, umarım 30lar hep cesur geçer.

Gençlere tavsiye, 20li yaşlarda kendinizi olduğunuz gibi kabullenmeyi öğrenmeye, kişisel gelişime, kariyer geliştirmeye, yüreğinizi büyütmeye vakit ayırın. Bunları gerçekleştirdiğiniz zaman geleceğe daha umutla bakacaksınız. Olmadı mı, yapamadınız mı? Sağlık olsun, daha çok fırsatınız var.

Ben bu kişisel gelişim sürecine 20li yaşların ortalarında başladım. Şimdi kendimle daha barışığım. Depresyon çocukluğumdan beri hayatımın bir parçasıydı benim, bu yıllarda nasıl çıkacağımı öğrenmeye başladım. Evet hala dönem dönem depresyona giriyorum, en fazla 1 aya çıkıyorum. Çıkabileceğimi biliyorum ve depresyonun geçip gitmesi için çabalıyorum. Daha çoook yolum var, biliyorum. Olsun, bu yolda olmak güzel. :)

20li yaşlarımı geri verseler, bu kez kendime değer verirdim.

29 Ocak 2018 Pazartesi

Pişmanmış

Duyduğuma göre pişmanmış beyfendi. Geri adım atmak istiyormuş.

Peki ya ben? Pişman oluyor muyum? Bazen. Peki geri adım atmak istiyor muyum? Hayır.

Karısına git nerde sabahlarsan sabahla diyen, daha mahkemenin bağladığı 3 kuruş nafakayı ödemeyen adam pişman olsa ne değişir? Sanki o pişman oldu diye herşey düzelecek. Mutlu bir yuvamız olacak. Ben de çok sevgili kayın ailemle birlikte mutlu mesut yaşayacağım di mi? Oldu canım. İstemez kalsın.

Aradan zaman geçti, içim soğudu, rahatladım bir açıdan. Geri dönmek? Yok canım ben enerjimi onu affedebilmeye harcamayı tercih ederim.

Keşke gerçekten pişman olsa, çocuklarına iyi bir baba bana da medeni bir eski eş olsa. O kadar yeter.

Bekar anne duyguları

İnsan evlenirken 9999999999999999999999999 kez düşünmeli.

Zira boşanırken de 9999999999999999999999999 kez düşünüyorsunuz ve hep çıkmaza giriyorsunuz.

Bir ailem olsun istedim. Çabalamaya, her şeyi daha iyi yapmaya hazırdım. Ve gerçekten sonsuz çabaladım. Bir yere kadar. Sonra tek taraflı çabalamak zor gelmeye başladı. Sonra değişmeye başladım. Önceliklerim değişti. Özellikle iki çocuk annesi olunca, özellikle her şeye yetemeyeceğimi anlayınca yetebileceklerimi seçmeye başladım. Ve seçimlerim eski eşimi mutlu edebilcek türden olmadı. Böyle başladık biz ayrılığa, böyle uzaklaştık. Ve öyle bir yere geldi ki artık o zor seçimi yapmanın zamanı geldi. Daha ertelesem daha zor olacaktı ve tüm çıkmazlara rağmen ayrılık kararını vermem gerektiğini biliyordum.

Zor olacaktı. Bir kere daha çok sıkıntı çekecektim. Maddi manevi her türlü problem üstüme gelecekti. Uzun yıllar geçecekti böyle. Hayat zor olacaktı. Ama istedim ki kızlarım benden daha bilinçli olsunlar. İstemedikleri bir hayatı yaşamak zorunda bırakılıyorlarsa o ilişkiden kurtulmayı bilsinler. Onlar o ortamın içinde büyümesinler istedim.

En zoru çocuklardan uzak kalmak oldu benim için. Siz hiç çocuklarınızı evlatlık verdiniz mi? Sizin çocuklarınızla alakalı kararları sizi ezip çiğneyerek alıyorsa başka birileri, o duyguyu çok net yaşıyorsunuz. Doğru mu düşünüyorum bilmiyorum, ancak velayetin bende olabilmesi için ekonomik özgürlüğümün olması gerektiğini anladım. Mahkeme velayeti size verse de pratikte başkalarının kararlarına istemeye istemeye uymak zorunda kalıyorsunuz. Ve bu çok ağır geliyor. Sanki evlatlık vermişsin gibi.

Onları kendim yetiştirebilmeyi isterdim, olmadı ve artık biliyorum ki bu hiç mümkün olmayacak. Ben çalışıp hep onlar için dik durmak zorunda olacağım. Sağlık olsun, sağlık olsun da çalışayım, akşamları elimden gelince ilgileneyim çocuklarımla. Onların iyi eğitim alması için çalışayım. Onları mutlu çocuklar ve sağlıklı yetişkinler olarak büyüteyim. Başka derdim yok.

Yine de her cumartesi içim sızlıyor, yanlarında olabilmeliydim diyorum. Her pazartesi yapacak birşey yok elindeki bu haydi dön okula başla çalışmaya diyorum. Bu hep böyle devam edecek, artık biliyorum.

Kızlarım büyüyecek, evlenmek, çocuk sahibi olmak zorunda değiller. Dik durduklarını, mutlu birer hayat kurduklarını görmek istiyorum. Bunları verebilecek miyim diye endişeleniyorum.

10 Ocak 2018 Çarşamba

Ateşten gömlek

Boşanmak bitiriyormuş insanı. Sen diye bir şey kalmıyormuş. O kadar çok değişiyormuşsun ki artık kimse seni tanımaz oluyormuş. Ben bir tek anne olunca değiştim bundan önce. Ama bu bambaşka. Yaşanan her şey bir yara açıyormuş insanın kalbinde. Ruhun delik deşik oluyormuş. Biten ilişkine ağlarken sen sadece yalnız kalmıyormuşsun. Bir de düşmanların oluyormuş. Aile olmaya çalıştığın kişinin düşman olması ne demek öğreniyormuşsun. Kafanda bin bir keşke dolanırken yine de seçiminden pişmanlık duyamıyormuşsun. Çok yaşanacak şey varmış bu ayrılıkta sindirilmesi zaman alacak çok duygu varmış. Ayrılık ateşten bir gömlekmiş meğer, sırtına giyince bir daha çıkaramıyormuşsun. Çok yakıyormuş.

8 Ocak 2018 Pazartesi

Zaman

Akan zaman insanın beklentileriyle uyuşmayınca can sıkıyor. O kadar çok yoruldum, o kadar çok tükendi ki ümitlerim. Sanki hayat hiç artılara geçmeyecek gibi. Sanki hep eksilerde devam edeceğim. Beklentilerim var, olmasına engel olamıyorum. Ve gerçekleşmediği için yaşadığım hayal kırıklıklarım. Tek yapmak istediğim kızlarımla yeni bir hayat kurmak. Hiçkimseyi istemiyorum kendi dünyamda. Belki bu beni yalnızlaştırıyor. Belki bu yalnızlık çok zarar verici. Yine de yapamıyorum.

Yaşadıklarımdan kurtulmamanın fiziksel bir yolu olsaydı kusmak olurdu. İçimdeki her şeyi kusmak ve rahatlamak istiyorum. Her geçen gün depresyon farklı bir açıdan hissettiriyor kendini. Tüm o sağlıksız düşüncelerden, baş etmek için kullandığım modlardan kurtulamıyorum. Belki bazen kurtulabiliyorum, ama tamamen değil. Bazen hayal kuruyorum, iyi geliyor. Sonra gerçekleştiremeyeceğimi düşünüp çöküyorum.

Bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim.

Bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim. Hayatımdaki her yeni dönüşüm gibi, bu da olabileceğini tahmin ettiğimden daha zor oldu. İlk evden ayrılışım, ne kadar istekli olsam da, belki henüz hazır olmadığımdan, çok ağır gelmişti. İlk kez yurt dışına çıkışım, sadece 3 ay deyip katlanmıştım. Doktora yapmak, tahminlerimin çok daha ötesinde zordu. Kimilerinin tereyağından kıl çeker gibi hallettiği bazı işleri ben hep acı çekerek öğrendim. Evlenmek, en çok istediğim şeydi, sonunda kendime ait bir yuvam, bir ailem olacaktı. Bu kadar acılı mı olmak zorundaydı? İlk kez çocuk sahibi olmak, bana kimse bu kadar alıngan olacağımı söylememişti, yapamadıklarım için duyacağım suçluluk duygusuna da hazır değildim, ben çocuk sahibi olmayı sadece uykusuz kalmak sanmıştım. Ve boşanmak... Az çok tahmin ediyordum, kendimi hazırlamaya çalıştım. Olmadı. Tüm o bekar anne bloglarını okudum da şimdiki kadar anlamlı gelmemiş bana ayrılmadan önce.
İstemediğim şeyleri yapmak zorunda olmak, aciz olmak, hayata sıfırdan değil eksilerden başlamak, boğazımda dönen düğümlerle yarım yamalak annelik yapmaya çalışmak, biten ilişkimi sorgulamak, bazı günler pişmanlık bazı günler acı duymak... Bunların ne demek olduğunu yaşamadan bilemezdim, ancak tahminlerim vardı, gerçeğe yakın ama tam uygun değil. Konuşabildiğim insanların da günden güne azaldığını görmek var bir de. Her geçen gün derdinden anladığını düşündüğün insanlardan bir tane daha eksiliyor. Şimdi 1-2 kişi var konuşabildiğim, yakında onlar da kalmayacak. Bir kişiden ayrılıyorsun ama tüm dünyaya yabancılaşıyorsun. Var mı benim gibileri, artık onlarla birlikte olmak istiyorum, onlarla dertleşmek...

Şimdi bir offf çeksem, biter mi tüm sıkıntılar, bir şeyler yoluna girmeye başlar mı? Keşke o kadar kolay olsa..

Bencil insanlardan uzak durun.

Gençlere tek tavsiyem bu. Hayatta her şey insanlar için. Aldanabilir insan, yanılabilir, hata yapabilir. Bazı deneyimler sadece insana değer katan tecrübelerdir. İşini değiştirebilirsin, evini, saçının rengini, yaşam tarzını. Olmadı ne yapalım hadi başka şeyler deneyelim demek mümkün. Ancak evliliğe gelince işler değişiyor.
Başlangıçta her şey çok iyi. Güzel konuşuyor. Güven veriyor. Belki ayaklarını yerden kesiyor. Kocaman bir sevgisi var, yere göğe sığdıramıyor. Sonra bir bakmışsın o sevgi balon gibi sönmüş. Eleştiriler, hakaretler, aşağılamalar, değiştirmeye çalışmalar, güç oyunları başlamış. Sen de kendini kandırıyorsun. O nasıl kendini haklı çıkartmaya çalışıyorsa sen de onu haklı çıkartmaya çalışıyorsun. Ama çok stresli. Ama çok üzülüyor. Ama ben de hata yaptım. O sadece benden biraz daha bencil olabilir!!! Daha ne olabilir ki. Fark ettiğin anda o bencilliği, bırak gitsin. Çünkü evlendiğin zaman o bencillik senin hayatını kaplayacak. Yıllar geçtikçe ona benzeyeceksin. Baksana, gerçekten onun gibi olmak istiyor musun? Sadece onunla değil ailesiyle de evleneceksin. Bir bakmışsın bencillik üçe katlanmış, üstüne üstüne geliyor. Bitmedi, bir de o insanla çocuk yetiştirmeye çalışacaksın. Olmaz kardeşim, yürümez. Bir kere sen de evliya değilsin neticede. Her huyunu çekemezsin. Kredisi tükenince daha çekilmez olacak. Bitmedi, bir de boşanacaksın. Ağzımın payını aldım diyeceksin ama nafile. Çocukların var artık, bir ömür onu hayatından çıkaramayacaksın. Sadece görmek zorunda kalsan iyi, bir de onunla savaşmak zorunda kalacaksın. Ne sanıyordun? Dostça ayrılabileceğini mi? Olmaz kardeşim olmaz. Senin içinde bir iyi niyet kırıntısı dahi kalmayacak o zaman. Bırakmayacak ki kalsın.
Evlenirken ailesiyle de evleniyorsun, boşanırken bir tek ondan boşanıyorsun. Boşanmanın ceremesini de bir tek sen çekiyorsun. Kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın. Sen verdin yıllarını, senin evliliğin biten, senin kalbin kanayan. İşte o noktada yapayalnızsın. Kabullen. Kimse sen değil, kimse boşanan değil. Kimse de cesaret edemez zaten senin yaptıklarına.
Hayata yeniden başlıyorsun, hem de eksiden. Hem de eksilerek. Ne nafakasında gözün var ne tazminatında. Ama çocukların var ya işte, artık eskisi gibi olamazsın. Maldan mülkten paradan geçmek bir kalemlik iş senin için, ama çocuklardan vazgeçmezsin. Annelik var ya işte, o yüzden sen sen değilsin artık. Hakkın olanın da peşine düşmezsin onlar olmasa, ama var işte onlar. Koca bir eksiden ibaret hayatındaki bir çift artı. Velayet davası boğazında düğüm oluyor. Ne yutabiliyor, ne kusabiliyorsun.
Velhasıl, annelik zor iş, anlatılmaz yaşanır.
Boşanmak zor iş.
Her şeyi olduramazsın, anlamak kabullenmek zor iş.

Zora talip olma, çünkü kaldırmak zor iş.

4 Ocak 2018 Perşembe

İlk adım

Ben de bekar anneliğe adım attım. Hem de çok zor bir dönemde. Kısa sürede bitsin isterdim. Olmadı.
Boşanmak için çok kötü bir zaman çok yanlış bir karar dedi bazı arkadaşlar. Zira eşim işsizdi son 1 yıldır ve ben de hala okuyorum. Okulu bitirmeden bir işe girmem mümkün değil.
Eşim işsiz kalınca annesi babası geldi çocuklara bakmaya. Herkes bilir ne demek olduğunu onlarla yaşamanın. Hiç huzurum olmadı. Ama asıl problemlerimiz onlar gelmeden önce de vardı.
İki kızımız var. 5 yıl evli kaldım. Şimdi ayrıldım. Pişman değilim. Ama çok zor. Gelirim yok yurtta kalıyorum kızları anneme bırakmak zorunda kaldım. Hafta sonları gidiyorum onları görmeye. Eşim ve ailesi düşman oldu bana. Çocukların velayetini nasıl alırız onun hesabını yapıyorlar. Bir iftira gelecek belki şimdi bilmiyorum. Çocukları almak için beni tehdit etmelerine rağmen şikayetçi olamadım sırf olaylar büyümesin diye ailem engel oldu. Çocukları da tehdit ederek alıp gördüler ailem izin verdi hakkıdır babasının dedi. Benim ise hala gönlüm razı değil. Bu tehditler nereye kadar devam edecek daha neleri yaptıracaklar istemeden bana diye endişeleniyorum. Şu anda ben de emin değilim neyin doğru olduğundan. Herşeye rağmen babasını görmesi mi öncelikli olmalı yoksa tehditlere boyun eğmemek mi? O kadar çok şeye boyun eğdim ki evliyken. O böyle biri biliyorum ama hala da hazmedemiyorum bazı şeyleri.


Çok bağlandım ona. Belki en başta çok yalnız olduğum için. O kadar yalnızdım ki iyi bir dost olacak bir eş bulmanın mümkün olmadığına inandırmıştım kendimi. Ama sevdim. Çok sevdim. Sonra bana biz sen sevdiğin için evlendik dedi. Peki ya sen,  o kadar sevmedin yani? Çok ağır geldi bu bana. İçimde kopan iplerden biriydi bu.
Bir diğeri ben kendi kafamda tarttım 100% haklıyım sen hala bu işin %50sini bana yıkmaya çalışıyorsun demesi.
Bir diğeri 5 yıldır zayıflayamadın benim gözüm dışarıda kalıyor göbeğin yüzünden tatmin olamıyorum demesi.
Biri aile danışmanlığını kabul etmemesi. (para için)
Biri yorgunluktan perişan olduğum halde benden hala hizmet beklemesi eve temizlik için yardımcı almayı kabul etmemesi. (para için)
Biri ameliyat olduğumda yüzüme bile bakmaması kızdığımda da bu davranışların şefkati iter demesi (pardon hangi şefkat hani şu hiç göstermediğin mi)
Biri hala çocuk istemesi ve korunmak istememesi ki ben onunla bir hamilelik bir lohusalık bir emzirme dönemi daha geçiremezdim. Hepsi burnumdan geldi artık çocuklarıma bile tahammülüm kalmamıştı. Ki ben çok severim çocukları ve kalabalık bir ailem olsun çok isterdim.


Gerçekten yanlış bir zaman belki. Ama doğru zamanı bekleyecek enerjim de kalmamıştı. Vefasız görünmek istemiyordum. Ama Allah biliyor kimin vefasız olduğunu. Artık dışarıdan nasıl göründüğünün önemi yok benim için.



Sadece çocuklarımla kuracağım güzel günlerin hayalini kuruyorum. Bir de maddi imkanlarım düzeldiği zaman öksüz yetim bir çocuğa kucak açmanın. Bir de güzel dostlukların.