Her yeni aşk büyük bir hüzün bekler
Aşk ne kadar derinse sınavı da o kadar büyük olacak
Ancak o sınavı geçebilirse ayakta kalacak
Yaşamak görmek gerekecek
Her yeni aşk büyük bir hüzün bekler
Aşk ne kadar derinse sınavı da o kadar büyük olacak
Ancak o sınavı geçebilirse ayakta kalacak
Yaşamak görmek gerekecek
Hep yanımda olacak birini istiyorum.
Ne olursa olsun bırakmayacak.
Her halimle kabul edecek.
İhtiyacım olduğunda orada olduğunu bildiğim.
Birlikteyken ne kadar yakın olsam da arada bir ya da sık sık ortadan kaybolan biri bana göre değil.
Yalnız olmanın da iyi geldiği zamanlar var, yine de ilişki içinde olmayı özlüyorum ve hatta istiyorum.
Her gece sarılıp uyumak, her sabah gözümü açınca sevdiğimi görmek, saatlerce durmadan konuşmak, hayatı ve anları paylaşmak, ağlayınca omzuna yaslanmak, sevinince sarılmak...
Sadece artık toksik bir ilişki içinde olmayı kaldırabilecek durumda değilim.
Yaş 33.
Kalbim dolsun istiyorum, kalbimi dolduracak insanı bulamıyorum.
Geçmişe dönmek istediğim oluyor, aynı şeyleri yaşamaktan korkuyorum.
Gelecek için hayaller kuruyorum. Özgürleşememek engel tüm hayallere. Hayal kırıklığına bile cesaret edemiyorum.
Belirsizlik bu yaşlarımın özeti gibi.
Aradığım duygu çocuksu bir neşe. Ne kendi kendime verebiliyorum doğru düzgün, ne de birlikte çocuklaşalım diyebiliyorum kimseye.
Harekete geçerken acele edin, boş zamanlarınızda tövbe edin. İnsanın erken yetişkinlik döneminde aldığı kararlar yüzünden hayatının özeti.
Anladım ki yeniden canlanmak mümkün.
Ne istediğimi çok daha iyi biliyorken, kendimi bu kadar tanımışken, kendimin farkındayken sevebilmek mümkün.
Mükemmel ilişki yok ama güvenli ve yakın bir ilişki kurmak mümkün.
İlk önce arkadaş olup sonra tanıdıkça sevmek mümkün ve çok daha güzel.
Ve yeri geldiğinde sadece arkadaş kalabilmek de mümkün, acı değil huzur veriyor.
Bazen sadece yeniden sevebileceğine inanmak bile yeterli.
Bekarlığın tadını çıkarmak, özgür olmak, yeni bir ilişkin olabileceğine dair umudu olmak güzel.
Sevginin sadece tutkudan ibaret olmadığı, hem arkadaş, hem dert ortağı, hem birlikte çocuklaşabileceğin bir ilişkinin keyfi, doyumu çok derin. Bunu anlamak güzel.
Icimi yiyip bitiren o his.
En ufak bir hatamda, ya da aksilikte, beceriksizsin, sen hicbirseyi duzgun yapamazsin, evden bile cikmaman gerek senin, araba kullanmak senin neyine...
O sesin disardan gelen versiyonu eski esim. Bosuna secmedim.
Mantikli dusunmemi engelleyen ic sesim.
Sok anlarinda karsima cikan sucluluk ve yetersizlik duygum.
Bu duygudan ibaret degilim.
33 yasimda anneme ve babama imreniyorum artik. Onlarin cocugu oldugum icin kendimi sansli hissediyorum.
Bazı zamanlar iyi ki diyorum.
İyi ki ayrılmışım.
İyi ki o adımı atmışım.
Şimdi onlardan birindeyim.
Memnuniyetsizliğini, huysuzluğunu, kimseyi beğenmeyişini, ağzından çıkanı kulağı duymayışını görünce neden bıraktığımı hatırlıyorum.
Bir yanım iyi yönlerini görmek istiyor hala, sevgiyi, sevmeyi özlüyor.
Diğer yanım neden böyle olduğunu anlıyor, kabulleniyor durumu.
Uzakta olduğuna, o kadar da zarar veremediğine şükrediyor.
Öyle birinin karısı olarak tanınmak istemiyorum. İnsanların ne düşündüğünü fazlaca umursuyor olabilir miyim? Ama kendimi oraya koymak istemiyorum.
Evet, ona katlanmaktansa evde tek başıma bin bir çeşit depresyon, hayal kırıklığı, düşme... Hepsini yaşamak daha tercih edilebilir. Diğer seçenek hep aşağılayan, hor gören bir insansa bu dibe vuruş tercih edilebilir. Nelere eyvallah dedim, ve daha nelere diyeceğim bilmiyorum.
Sanırım sevgi zannettiğim şey bir çekimdi sadece. Kim olduğunu bilmeden, ilişkinin dinamiklerini görmeden bu çekime göre karar vermekti belki en başında yanıldığım. Belki de sabırsızlığımdı beni hataya düşüren.
Evlendiğim insan en yakın arkadaşım olsun isterdim. Öyle de olmalıydı. Kuramadık o arkadaşlığı, aramızdaki farklılıklar engeldi. Belki onun hiç öyle bir niyeti yoktu? Bunları göz ardı etmekti benim hatam. Öğreniyorum?
Yangından da betermiş ayrılık.
Herseyden zormuş.
Hep yakıyor.
Hiç bitmiyor.
Unutulmuyor.
Geçti anıyorsun.
Yıllar geçiyor, ayrılık geçip gitmiyor.
Başa mı döndüm diyorum bazen, ilk ayrıldığım zamana mı döndüm, evlendiğim zamana mı?
Başı neresiydi?
Sonu var mı?
Kendini kandırmak bu kadar kolay mı?
Doğru yol diye birşey var mı?
Doğru seçim var mı?
Neyin doğru olduğu, ya da benim ne istediğim belli mi?
Yoruldum kendimi sorgulamaktan.
Keşke birlikte olmak güvende olmak demek olsaydı, en başından beri zannettiğim gibi.
Güvenli miydi, bilmiyorum.
Tek limanım orasıydı sadece, başka yerbilmiyorum.